Dünyanın çivisi çıkmış gibiydi ama 2020 yılında bu bir çok insan tarafından daha da çok hissedildi. Her tarafımız belalarla, zorluklarla çevrili. İnsanları nefessiz kalmakla sınayan salgın hastalıklar, depremler, yeryüzüne düşen göktaşları, yanı başımızda olan bir ülkede senelerdir süren savaş, Myanmar da yaşama, kimlik sahibi olma gibi en temel hakları bile ellerinden alınan Müslümanlar, sevgisizlik ve Darwinist zihniyet sonucu ölen insanlar, kıskançlıktan dolayı fitne çıkarıp oyun oynayan insanlar ve bunun gibi daha bir çok ahir zamanda olduğumuzu gösteren olaylar.. Ahir zaman zorluklarla, korkulu gibi görünen olaylarla dolu ama yine de zorluklarla beraber kolaylıklar da var.
Düşünün; şiddetli gök sarsıntıları, yıldırımlar, seller, depremler, gök taşlarının dünyaya düşmesi, yangınlar, salgın hastalıklar, savaşlar hepsi aynı anda oluyor. Böyle kıyamet gibi bir ortamın içindesiniz.. Ne hissederdiniz? Müthiş bir korku. Ölümün size yaklaştığını düşünmez miydiniz? Fakat Allah o kadar merhametli ki bu olayların hepsini aynı anda üst üste gerçekleştirmiyor. Hepsi bir anda durmadan gerçekleşseydi, nasıl bir kaos ortamı olurdu ve insan nasıl baş edecekti hangi biriyle uğraşacaktı?
Ama Allah zorlukları bile kolaylıklar içinde veriyor. Allah’a ne kadar şükretsem, teşekkür etsem azdır diye düşünüyorum. Allah’ın verdiği nimetler üzerinde düşünüyorum da gerçekten de hakkediyor muyuz? Bu kadar nimetlerle donatılmayı?
Sadece büyük olaylar karşısında Allah’ın bizi koruduğunu düşünmemek gerek. En basit olarak düşündüğümüz nefes almak bile bizim için aslında çok büyük bir nimet. Aslında o kadar aciziz ki aldığımız nefesi bile kontrol eden biz değiliz. Soluduğumuz havada %78 azot, %21 oksijen, %1 argon, karbondioksit ve az miktarda diğer gazlar bulunur. Soluduğumuz havadaki oksijen %20 gibi az bir miktar. Sizce oksijeni havadaki elementler içinden bilinçli olarak biz mi seçiyoruz? Bu seçimi biz yapmıyoruz. Vücut sistemimiz Allah tarafından o kadar harika yaratılmış ki nazal mukoza ve yutak, soluduğumuz havayı ısıtıp genel bir temizlikten geçiriyor. Akciğerlerimiz hava ile dolarken havadaki tozlar, bronşiyallerde kısa tüyler tarafından filtreden geçiriliyor. Alveollere ve hava keseciklerine ulaşan hava alveollerden ileri gitmiyor. Solunan havadan sadece oksijen kana karışıp dokulara gidiyor. Tüm bu işlemleri her an vücudumuz gerçekleştirirken bizim bu işlemlerden çoğu zaman haberimiz bile olmuyor kaldı ki vücudumuza birçok element içinden oksijeni seçmesi emrini verelim. Bu kadarla da kalmıyor. Akciğerlerimizden oksijeni alıp dokulara taşıyan hemoglobini biz mi kontrol ediyoruz? Hangimiz hadi hemoglobin şu oksijeni al, pankreas hücreme götür, pankreas bezinin beta hücrelerinin insülin üretip kan şekerini düzenlemesi lazım, bunun için pankreasa ATP gerek diyor? 😊 Tabi ki hiçbirimiz elementler arasından oksijenin seçimini, hemoglobin molekülünü, protein sentezini, vücut dengemizi sağlayan mekanizmaları kontrol etmiyoruz, emir vermiyoruz. Et parçasından oluşan vücudumuzun aklı da yok gücü de. Bu emri veren, bu aklın sahibi kim? Aslında her şeyin kontrolü tüm gücün sahibi olan Allah’ın elinde. Hemoglobin molekülünden tut her şey Allah’ın kontrolü altında. Dokulara oksijeni taşıyan hemoglobin sayesinde dokularımız ATP üretiyor ve yapmaları gereken işlemleri gerçekleştiriyor. En basit olarak gördüğümüz nefes alma işlemi bile aslında hayatımızın en temel parçası ve bunu biz kontrol etmiyoruz.
Yeryüzündeki canlıların hepsi Allah’ın verdiği nimetlerle donatılmış. Fakat sahip olduğu nimetlerin farkında olmayan insanlar da fazlasıyla var. Akıl ve ruh sahibi her insan Allah'ın verdiği lütuflara karşı müteşekkir olur, Allah’ı çok sever. Nankör bir tavır içinde olmaz. Ayette şöyle bir olaydan bahsediliyor:
"O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah’a has kılarak “Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız” diye Allah’a yalvarırlar. Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapıyorlar. Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir. (Bununla) sadece dünya hayatının yararını elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz bizedir. (Biz de) bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz." (Yunus Suresi, 22-23)
"Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!" (Ankebut Suresi, 64)
Yorumlar
Yorum Gönder