Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mağara Adamı Var Mıydı? Kandırıldık mı!

Garip hırıltılar çıkarıp konuşamayan, vahşi, gelişmemiş, taşı taşla yontan, ilkel mağara insanları gerçekten tarihte var olmuş mudur? Yoksa uydurulmuş bir yalan mıdır? Madde ve evrenin başlangıcı olmadığını, ezeli olduğunu öne süren materyalizm felsefesinin temelinde Yaratıcı'nın varlığını inkar etmek vardır. Evrenin her zaman var olduğunu ya da evrenin kendi kendine var olduğunu iddia etmek haşa Yaratıcı olmadığını söylemenin diğer bir yoludur. Temelde insanlık tarihinin de en ilkelden en gelişmişe doğru gittiğini telkin eden; ilkel insanın yaşam şeklini açıklayan mağara devri, taş devri gibi hayali dönemler uyduran materyalizm felsefesi ve Darwinizm neden gerçekle ilgisi olmayan bir yalandır? İlkel insan hiçbir zaman tarihte var olmamış, taş devri denen hayali bir dönem hiçbir zaman yaşanmamıştır . Bunu arkeoloji bilimin bize sunduğu bilimsel kanıtlarla inceleyelim. BAĞDAT PİLİ 2500 yıllık Bağdat Pili, 13 cm yükseklikte kilden yapılmış elektrik üretme kapasitesine

Kapitalizm ve Darwinizm

Kapitalizme göre; toplumda iki sınıf bulunmaktadır: yönetenler ve yönetilenler. Üretim araçlarının birçoğu, yöneten sınıfın elindedir ve işletilmesi de yine yöneticilere aittir. Yönetici sınıf, oyunu belirlenen kurallara göre değil, kendi çıkarlarına göre oynar. Zaten tüm kuralları da kendi çıkarına göre belirler. Kapitalizmin temel kuralı da budur: en yüksek çıkarı elde etmek. Sermayenin egemenliğini öngören, toplumun bu kriterler içinde kıyasıya bir rekabet içinde olduğu ekonomik bir sistem olan kapitalizm de bireycilik önemlidir, çünkü insanlar kendilerini bir toplumun parçası olarak değil, kendi başlarına ayakta duran ve kendi hayatlarını kazanmaları gereken "bireyler" olarak görürler. "Kapitalist toplum" ise, bireylerin son derece çetin ve acımasız koşullarda birbirleriyle rekabet ettikleri bir arenadır. Bu, aynı Darwin'in tarifini yaptığı, sadece güçlü olanların yaşayabildikleri, güçsüz ve zayıfların ise ezilerek yok oldukları, acımasız bir re

Romantizm Doğru Zannedilen Yanlışlardan Birisidir

İnsanların çoğunluğu "sevgi" adı konan her duygunun her zaman için doğru, temiz, hatta kutsal olduğunu zanneder ve bunu makul görürler.  Romantizm cahiliye toplumları içinde şefkatli, iyi insanlara has, güzel bir özellik gibi gösterilir. Oysa bir insanın karşılaştığı olaylara duygusal bir yaklaşım göstermesi, her yönden son derece tehlikelidir. Çünkü romantizm, insanlar için en önemli ve hayati özelliklerden biri olan "aklı" tamamen devre dışı bırakır. İnsanları din ahlakından uzaklaştıran, gerçek Rabbimiz olan Allah'a kulluk etmekten alıkoyan, dahası onların başına sayısız acılar ve belalar getiren sinsi bir tehlike vardır.  Bu tehlikenin en önemli yönü ise, insanların ezici bir bölümünün bunu bir tehlike olarak görmemesidir. Bunun, Kuran ahlakına tamamen aykırı ve zıt bir ruh hali olduğunu da yine çok az insan fark eder. Hatta insanların çoğu, bu ruh halini bir tehlike ve hata olarak değil, takdir edilmesi ve yaşanması gereken bir meziyet olarak gör

Kadınları Bağnazlık Eziyor, İslam Değil!

Allah Hz. Meryem'i bir bitki gibi yetiştirdiğini söylüyor Kuran'da, kadınları bir çiçeğe benzetiyor. Kadını bir çiçeğe benzeten İslam'da tabi ki kadına zulüm, eziyet, şiddet olmaz. Kuran'da Hz. Meryem'den şöyle bahsediliyor: Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi. (Ali İmran Suresi, 37) Kadını ezen, kadından nefret eden, kadını haşa akılsız, günahkar, çoğunun ceheneme gideceğini iddia eden anlayış tabi ki İslam da değil, bağnaz anlayış da var. Sahih olmayan iftira hadislere bakalım: Kadınlar olmasaydı Allah’a hakkıyla ibadet edilirdi. (Suyuti, Buhari, İbn-i Adıyy, Ebu Hatim, İbn-i Cevzi, Muhammed Nasuriddin, İbn-i Hıbban hadisi mevzu kabul ederler.) (Silsiletu

6-7 Eylül 1955 Provokasyonu // Müslümanın Ehli Kitaba Bakışı

Osmanlı Devleti döneminde de Türkiye Cumhuriyeti döneminde de vatanımızda her zaman farklı dini kimliklerde insanlar yaşamıştır. Farklı kültürlerin, farklı dini kimliklerden ve farklı etnik kökenlerden olan insanların bir arada sevgiyle, güzellikle, muhabbetle yaşaması güzelliktir. Dağılmak, gruplara ayrılmak sevgisizliğin ve nefretin bir göstergesidir. Ben her zaman Allah'tan yeryüzünün sevgi dolu bir ortam olmasını ve nefretin, kavganın, şiddetin, kötü sözün, fitnenin olmamasını istiyorum. Tarihte  6 EYLÜL 1955 olaylarına baktığımızda ne yazık ki yalan bir haber sonucunda Türk tarihine kara bir leke olarak sürülmüş hiç hoş olmayan bir olayla karşılaşıyoruz. 6 Eylül 1955'te İstanbul Ekspres Gazetesi "Atamızın Evi Bomba ile Hasara Uğradı" manşetini atarak aslı olmayan provokatif bir haber yayınlıyor. Bu gazetenin normalde 20 binlik bir tirajı varken 6 Eylül günü ne hikmetse 290 bin adet basılıyor. Bu haberden sonra kitleler ellerinde baltalarla, sopalarla sok